Devlet için en temel zorunluluk, toplumdaki diğer yapıların kendisine meydan okuyamayacağı güç düzeyine ulaşmaktır. Devlet, devlet olmanın gereği olarak gücünü paylaşamaz. Devletle didişmek anlamsızsa devletle pek didişen olmaz, bu yüzden devlet güvende olur.
İnsanların arasındaki ufak tefek kavgalar temelde politik bir sorun olmasa da devletin gücünü yönlendirmesinde pürüzler çıkarır. Böylece devletin temel zorunluluğu genişler. Devletin genişletilmiş zorunluluğu, yalnızca kendi güvenliği için yeterli gücü elde etmekten öte toplumdaki tüm güçlerin birbirleriyle tam bir uyum sağlamasıdır. Tamamen uyumlu bir devlet ile toplum, içeride – dışarıda davranışlarını kolayca yönlendirerek artık politik olmayan sorunların çözümüne girişebilir.
Bu genişletilmiş zorunluluğu tam olarak yerine getirmek ütopik. Bu soruna yönelik yapacaklarımızı; ortaya bir olanak çıktığı zaman, verimli bir biçimde aşamalı olarak yapmalıyız. Daha temel bir sorun olan “yeterince güvenli politik düzen”, devletin varlığı için gerekli.
Toplumdaki politik güçlerin önce yeterli, sonra da tam bir düzene kavuşturulması, genel olarak “politik düzen sorunu” olarak adlandırılabilir.
Politik düzeni birçok araçla sağlamak olası. Bu araçların bazıları gereksiz, bazıları tehlikeli. Politik düzen için “ne gerekiyorsa yapmak” toplumsal yapıda korkunç, ölümcül yaralar açabilir. Kurulacak düzen etkin, verimli, düzgün yollarla kurulmalı. Böylece sorunumuza “Verimli Politik Düzen Sorunu” diyebiliriz.
Politik düzeni sağlama yolunda, tüm devletlerin toplumdaki güçlerin düzenini değiştirip kendi egemenliklerini berkitecek araçları vardır. Bu araçların her biri kendine özgü sorunlar ile sonuçlar içerir:
Sıradan polisler paramiliter örgütlere karşı işe yaramaz.
Paramiliter güvenlik güçleri, çevik kuvvet polisleri, silahlı kuvvetler… Adi suçlular karşısında uygun değildir.
Paramiliter güvenlik güçleri bir orduya karşı savaşa giremez.
Propaganda ile bilgi kontrolü, size karşı düşmanlık besleyen veya sizi desteklemekten etkin olarak kaçınan bir nüfusa karşı tek önlem olarak yetersizdir.
Tutuklamalar, baskılar, büyük zulümler kafası karışmış insanların homurdanmalarına karşı uygun değildir.
Duruma uygun olmayan işler yapmak, yani adi suçluları bombalarken paramiliter örgütleri asayiş polisiyle tutuklayıp sıradan mahkemelerde yargılamaya çalışmak, politik düzeni sağlamak yerine korkunç sorunlara yol açacaktır.
“Verimlilik sorunu” temel olarak eldeki iş için doğru aracı kullanma sorunudur. Önemli olan birkaç öğeyi sıralayalım:
Doğru aracın elde, kullanıma hazır olması; nasıl kullanılacağını bilmek.
Bu aracın elde edeceği sonuçları, yol açacağı maliyetleri, eldeki koşullar için doğru araç olup olmadığını bilmek.
Aracın kullanımına engel, kısıtlayıcı bir ideolojik veya yapısal neden olmaması.
#1: Gereken bir araç elde yoksa, yapılır. Bu hemen olmasa da, kolay olmasa da, yapılır. İmparatorlukların gücünün zaman içindeki ilerlemesi, giderek daha güçlü politik kontrol araçlarının inşasıdır. Burada söylenecek fazla bir şey yok.
#2: Bunu tartışmak çok gerekli değil. Bilge bir devlet geleneği varsa, her araç için bu bilgilere ulaşılabilir. Bilge bir devlet geleneği olmayanlar ise bilge kişilerle başkalarının bilge devlet geleneğini birleştirebilir. Yeterince büyük kişilikler büyük bir hiçliğin ortasında bile gereken bilgeliğe ulaşıp bize bu konuda gerekenleri anlatabilir.
#3: Politik düzensizliğin önündeki en yaygın engel budur. Çeşitli ideolojik veya yapısal nedenlerle eldeki araçların kullanılamaması, yanlış kullanılması, devletin gücüne sabotaj düzeyinde zarar verilmesi, devletin içsel bütünlüğünün bozulması yaygın olduğu kadar engellenebilir bir sorundur. Bazı nedenleri sıralamak gerekirse:
Demokrasi. Günümüzde “demokrasi” dediğimizde aslında tek bir nesne değil, birbiriyle ilişkili mekanizmaların toplamı anlaşılır. Demokrasi, seçimlerle birlikte çoğunlukla iktidar koalisyonunun hukuk sistemi, polis, kamu kaynakları, resmi propaganda gibi devlet aygıtının en verimli kısımlarını doğrudan muhalefete karşı kullanamamasını içerir. Muhalefeti politik düzene karşı işlenen suçlardan dolayı tutuklayabiliyorsanız bu demokrasi değildir (Geçmişte kendine “Demokrasi” diyen birçok yapının bu anlamda pek de demokratik olmadığını unutmamak gerekir). Ancak muhalefeti tutuklayamasanız bile, iktidar koalisyonunun muhalefeti ne pahasına olursa olsun etkisiz hale getirme zorunluluğu devam eder, kendini başka biçimlerde gösterir.
Kuvvetler ayrılığı. Devlet gücü birbiriyle ters düşen çok sayıda kurum arasında bölünürse, bu politik düzenin karşıtıdır. Bir bütün olarak ele alındığında, devlet kendi yetkilerini verimli bir şekilde kullanamaz, çünkü ortada bir işbirliği yoktur. Bu kuvvetlerden birini diğerlerinden ayırıp ona “devlet” dersek, devletin çok kritik güçleri kendisine denk başka yapılarla paylaştığı sonucu ortaya çıkar.
Din ile devletin ayrılması. Din ile devlet arasındaki ayrım, politik düzeni bozar. İki klasik durum vardır: Birincisi, dinin resmi olduğu ancak devlete tam olarak itaat etmediği Katolik devletler ya da ulemanın/cemaatlerin ayrı bir güç merkezi oluşturduğu İslam devletleri durumudur. İkincisi, hükümetin dini kendi güç sisteminin bir parçası olarak kullanamadığı, ancak dine benzer bir eğitim sistemi ya da değerler eğitiminin kontrolünü kısmi bir ikame olarak kullandığı, başkalarının dini artık bir güç kaynağı olarak kullanacağı laik devlet durumudur.
Açık yasal emir-komuta yetkisinin olmaması. Pek çok sorun, yasaların tüm gücüyle desteklenen, devletten gelen basit bir emirle en verimli şekilde çözülür. Birçok büyük hukuki dava politik niteliktedir, bu nedenle sonucuna devletin karar vermesi doğaldır. Ancak bazı modern devletler, yargıyı devletin yetkilerinden açıkça ayırmaktadır. Hukuk sistemi devlete tam olarak tabi kılınmadan, birçok sorun en verimli şekilde çözülemez.
Burada yalnızca bazı büyük sorunları saydık. Kesin devlet gücünün önündeki bu yapısal engellerin genellikle ideolojik mülahazalar tarafından desteklenerek kasıtlı olarak yaratıldığını görebiliriz. Örneğin yukarıdaki özellikler, ABD anayasasının liberal cumhuriyetçi tasarımının temel ideolojik dayanaklarından bazılarıdır. Bu çok sıkı biçimsel “deli gömleğinin” uzun süre yıkılmadan sürebilmesinin arkasında “lafta kalmasının” mı yoksa “yönetenler ile yönetilenlerin özelliklerinin” mi olduğunu çok ciddi biçimde sorgulamak gerekiyor. Bu sorgunun yanıtı ne olursa olsun, liberal cumhuriyetçi tasarımın evrensel bir “iyi çözümden” çok belirli bir yer, zaman için geçerli bir özel durum olduğunda herkes anlaşabilir.
Devleti belirli bir biçimde tutan birincil yapışkan, yapısal olarak işlevli ya da işlevsiz olsun, ideolojidir. Devletin biçiminin şu ya da bu olması gerektiğine içtenlikle inanan yöneticiler, kısa sürede bunu sağlayacak işleri yapıp isteklerini gerçekleştirebilir. Devlet yöneticilerinin hiçbir içten inancı olmayan, dümdüz soğukkanlı otistik rasyonalist iblisler olduğu anlatısı büyük bir yalandır. Uzun vadeli kurumsal ivmenin birincil kaynağı ideolojidir.
Böyle bir gözlemden çıkan başlıca sorular, yeni bir politik yapı ideolojisinin neye benzeyeceği, başta elit çevreler olmak üzere toplumda tam olarak nasıl geçerlilik kazanacağıdır. Ancak bu sorun, bu yazının kapsamı dışındadır; burada öncelikle altta yatan yapısal sorunlarla ilgileniyoruz.
Politik düzen sorununu, devletin bu iş için doğru araçlara sahip olması sorunu olarak çerçevelendirirken, devletin doğru araçları kullanamaması durumunda ne olacağını henüz ele almadık.
Devlet, politik düzeni sağlama işi için etkili bir araç kullanamıyorsa bile bu işten vazgeçmez. En iyi araçların eksikliğine rağmen politik düzeni sağlamanın bir yolunu bulurken, devlet daha az verimli olan araçları kullanmak zorunda kalacaktır. Bu iki anlama gelebilir:
Sağlam bir politik düzen sağlanır, ancak daha büyük bir maliyetle. Gerçekçi olduğundan değil, ama örnek olarak polis gücü olmayan bir devletin sosyal düzeni korumak için sokakta linçler ile sıkıyönetimin bir kombinasyonunu kullanması durumunda, toplum o kadar da düzgün işlemeyecektir. Daha gerçekçi bir örnek olarak, demokratik muhalefeti öylece tutuklayamıyorsanız, nüfusu sistematik olarak yeniden eğitmeye çalışıp genel demokratik sonuçları lehinize tutarak kendi koalisyonunuzu desteklemek için uygun seçmenleri ithal edebilirsiniz; bu zarar görmüş bir toplumla sonuçlanır.
Sağlam bir politik düzen sağlanamaz. Hala topluma zarar veren şeylerden bir sürü deniyorsunuz, ancak yeterince iyi çalışmıyor ve muhalefet kazanıyor. Bu durum sürerse, özellikle kim muhalefet kim iktidar sık sık değişirse, ortaya çıkan hasar artar. Güç, bürokrasiler ve üniversiteler gibi değiştirilmeye karşı kendine özgü savunmaları olan devlet benzeri kurumlara kayar. Bu sahte “devlet” kurumları resmi olarak güçsüzdür, yönetme meşruiyetleri yoktur; etkili bir şekilde yönetme yeteneğine daha da az sahiptirler, bu nedenle devletin verimliliği daha da düşer.
Dolayısıyla, devletin yetkilerini yapısal veya başka yollarla sınırlamak, politik düzen mücadelesinin yaşamın her alanına sıçrayarak topluma daha fazla zarar vermesi anlamına gelir. Ancak bu durumdaki devletleri kesinlikle küçümsememek gerekir: Bazen çok güzel kadınlar bile bile, ya da bilinç düzeyinde farkında olmadan kötü giyinir; öyle bile ne kadar güzel olduklarını öne çıkarırlar. Toplumumuz “Çuval giyse yakışır” der.
Devletin yetkilerinin kısıtlanmasının politik düzen mücadelesi üzerindeki yan etkileri, devlet açısından önemlidir; devlet çok fazla güç ister. Ancak duruma genel olarak toplum açısından bakmadık. Devlet yetkilerinin sınırlı olduğu sistemlerin doğasındaki sonsuz politik mücadelelerin artan ikincil sosyal hasarı, denetimsiz ve güçlü bir devletin topluma yapacağı şeyle karşılaştırıldığında daha az kötü olabilir. Yakın zamanda teknolojideki gelişimle beraber devletin elindeki araçlar çok gelişti, bilge devlet geleneklerini aktarmak kolaylaştı; belki de tarihimizde hiç olmadığı kadar güçlü devletlerin ortaya çıkma olasılığı birilerini çok korkutuyor. Belki de yalnızca güzel bir denge bulsak tüm sorunlarımız çözülecek?
Devlet yönettiği toplumu eğer kesin bir biçimde kontrol edebiliyorsa, bu topluma zarar verir mi? Karar alma konumunda aptallar, mantıksız davranan umursamaz yöneticiler, makam mevki korkusu büyük amaçların önüne geçen oportünistler, büyüklüğün veya güzelliğin karşısında takdir değil de korku yaşayan alçaklar varsa o devlet istediği kadar totaliter olsun, ortada kesin bir kontrolden söz edemeyiz. Bu durum zaten sınırsız bir iktidar mücadelesi ya da bir mücadele paranoyası yaratacağından ortada kesin bir kontrol olmayacaktır. Egemenlik bir güç gösterimi ise, gerçek gücün dingin duruşuyla birlikte görülmeli. Devletin çetelerden ayrıldığı nokta, gücüne güvenin yarattığı kesin, kararlı, düzenli davranış biçimi olmalı. Bunu her saçmalığa tahammül etmek anlamında değil, kaba bir vahşiden ayrılma anlamında söylüyoruz.
Politik güvenliği sağlamış bir devlet, toplumu kendi amaçlarını gerçekleştirmek için yönlendirilebilecek bütüncül bir sosyo-ekonomik ekosistemi örgütlemek ister. Bu durum, kararların olası en alt düzeydeki özerk yapılarca alınması (Her düzeydeki yöneticinin kendi alanında tam güçlü olması, bu sırada üstlerine de tam uyması aslında çok kolay bir düzen) ya da piyasa mekanizmaları gibi (devletin karışmadığı bir piyasa değil, ancak alışverişin gerçekleşme biçiminden söz ediyoruz) ademi merkeziyetçilik bilgeliğinin düzgünce uygulanması yanı sıra politik gücün merkezileştirilmesi ile sosyal bütünün uyumuyla çatışan bireylerin - grupların toplumsal yaşamda gittikçe etkisizleşmesi anlamına gelecektir. Bunu böyle söyleyince belki de kulağa çok sert geliyor, ancak önerimiz devletin toplum üzerindeki normal işleyişinden başkası değil; tüm devletler toplumlarını kendi hedefleri için güç kaynağı haline getirirler. Ortadan kalkan ilk, en belirgin "haklar", topluluğun gücünü olumsuz yönde etkileyen haklardır.
Etkin politik düzen sorunu ile onun toplumsal sonuçlarını ele alabilmemiz için iki önemli soru daha var:
Toplumun, maddi olarak kendi çıkarlarını düşünen bireylerin gevşek bir birlikteliğinden ziyade, genel amacı olan açık bir politik-sosyal varlık olarak yeniden düzenlenmesi iyi midir? Kuşkusuz, modern toplumlarımızda açgözlülükten, sömürüden, çeşitli türlerde asalaklıktan çıkar sağlayan; yeniden canlanan bir politik bütünsellikten büyük ölçüde rahatsız olacak pek çok kişi var.
Devletin toplum için belirleyebileceği amaçlara katılıyor muyuz, bu amaçlar neler olabilir, ne olmalıdır, doğruyu sistematik olarak önemseyen bir devleti nasıl inşa edebiliriz?
Bunların her ikisi de burada kapsamımızın dışında kalan zor sorulardır. Ancak yazının başında çok sözü geçen bilgelik ile temel bir ilişkinin ortada olduğu herkesçe görülmüş olmalı. Bu soruları yanıtlamak için kısa bir rehber hazırlamak istesersek:
“İnsanın hedonist bir yaşam ötesinde bir varlık amacı var mı? İnsanın bu dünya ötesinde “metafizik” bir yönü var mı? Yoksa da, var gibi yapmak gerekir mi? Ahlaki rölativizm ötesinde bir iyi – kötü, güzel – çirkin sıralaması yapılabilir mi?” diye düşünerek başlanabilir.
Sonuç olarak, burada etkin politik düzen sorununu ortaya koyduk. İlginç bazı temel sonuçlara ulaştık:
Devlet temelde, özünde, tüm politik gücü kendi içinde örgütleyip birleştirme amacı olan bir varlık.
Tüm devletler, devletin temel zorunluluğu olan politik düzenin sürdürülmesi için çaba gösterecek ya da ortadan kalkacaklar.
Politik düzenin sağlanmasında devletin elinde, bazıları diğerlerinden daha verimli olan birçok araç var. Verimlilik, politik sonuçların topluma veya diğer devlet kaynaklarına verilen zarara oranı olarak ölçülebilir.
Verimli politik düzen sorununun özü, devletin bu iş için doğru politik aracı kullanma yeteneğidir.
Devletin iş için doğru aracı kullanmasının, dolayısıyla verimli bir politik düzenin sağlanmasının önündeki başlıca engeller, genellikle devleti başka başka güçlerle sınırlayan ideolojiler kaynaklıdır.
Doğru ideoloji, burada açıklanmayan bir biçimde başa gelirse, modern devletleri politik olarak çok daha verimli olacak biçimde yeniden düzenleyebilir.
Bir devlet doğru aracı kullanamıyorsa, politik düzenin temel zorunluluğunu sürdürmek için alternatif daha az verimli yöntemlerin kullanımını artıracaktır. Bu durumda başarısız olabilir; genellikle daha düşük verimlilikte yani topluma daha çok ikincil zarar veren yeni bir sistemle değiştirilebilir. Bu nedenle, devleti başka başka güçlerle sınırlayan ideolojiler ciddi bir dezavantajdır. Ancak bu dezavantajı gözümüzde büyütmemek gerekir.
Bir devlet bilge bir liderlik altında, bir kez güvenli bir politik düzene ulaşabildiğinde, komutası altındaki toplumu, nerede olursa olsun, devletin politika dışı amaçları üzerinde faydalı çalışmalar üretmek için bütüncül bir ekosisteme dönüştürür. Bu, tüm devletler için normaldir.
Politik düzeni sağlamak için mevcut tüm araçları kullanma özgürlüğüne sahip olması, yerine göre iyi olabilir. Daha iyi çalışan bir toplumun kabul edilebilir veya daha iyi olduğu; devlete iyi bir genel varlık nedeni verilebileceği konusunda hemfikir olmamız gerekir.
Burada konuya yalnızca temel, kolay bir açıdan baktık. Neyin ne olduğunu henüz doğru düzgün anlatma şansımız olmadı. Bu konuyu, bunun yanı sıra diğer önemli konuları ileride daha derin konuşmak gerekecektir.
Bu yazı, Uludağ Büyükdere öncülüğünde bir grup tarafından yuvarlak masa çevresinde artık internette bulunmayan, anonim yazarı aktif olmayan bir blogdan derlenmiştir. Yazının orijinal metin bütünlüğü korunmamıştır.
Yazar: Uludağ Büyükdere