POLİTİK DÜZENİN WAGNERİZASYONU
23 Ağustos 2023 tarihinde, bir Rus paralı askerlik şirketi olan Wagner grubunun lideri Yevgeni Prigojin’in Embraer marka özel jetinde ani bir patlama meydana geldi. Patlamanın sol kanadını koparmasının hemen ardından uçak, ölümcül şekilde kendi etrafında dönmeye başladı. Bundan kısa bir süre sonraysa Prigojin ve beraberindeki önemli kurmayları öldüler.
Birçok insan bunun; Rus hükümeti tarafından, birkaç ay önce Prigojin’in yaptığı ve sonuçsuz kalan darbe girişimi nedeniyle gerçekleştirilmiş bir suikast olduğunu iddia etti. Paralı asker şefinin ve onun sağ kolunun cenazesinde, Josepy Brodsky’e ait bir şiirden şu dizeler sergilendi ve Wagner ruhu uçup gitti.
Are you my son or my god? (Sen benim oğlum mu yoksa Tanrım mısın?)
The response went: ‘’Dead or alive, it doesnt make a difference) (Cevap geldi: Ölü ya da diri, fark etmiyor.)
Prigojin’in biyografisini okuyan insanların birçoğu onun kendi hükümetine meydan okuyabilecek kadar güçlü bir organizasyon kurabilmiş olmasına şaşırırlar. Prigojin kariyerine, 90’ların kaotik Rusya’sında minik ve arsız bir hırsız olarak başlamış, ardından ise bir zek (Rusça mahkûm) olarak devam etmiştir. Hapisten çıkması ve bir oligark haline gelmesi arasındaki sürede sosis satıcılığı bile yapmıştır. Servetinin ve dolaylı olarak gücünün oluşumu ise marketler ve gazinolar gibi ticari mülklere yatırım yapmak yoluyla olmuştur. Vladimir Putin ile de sahibi olduğu restoranlarından birinde, Putin dönemin ABD başkanı G. Bush’u ağırlarken tanışmıştır.
Rus hükümeti 2010’lu yılların başında askeri alanda kamu-özel sektör işbirliğine gitmek gibi deneysel bir hamlede bulundu. O dönem Kızıl Ordu’ya erzak sağlayan Prigojin ise Wagner grubunu 2013 yılında kurdu. Wagner, ağırlıklı olarak IŞİD ve ona bağlı gruplarla çatıştığı Suriye, Libya ve bazı Afrika ülkelerinde görev aldı. Ukrayna’daki savaşın başlamasından sonraysa grup adını ilk olarak Popasna yakınlarındaki etkili saldırısıyla duyurdu. Bahmut şehrinin kuşatmasına hazırlık olarak Prigojin bizzat Rusya’nın dört bir yanındaki hapishaneleri gezerek; saldırıya öncülük etme görevini üstlenip tamamı mahkûmlardan oluşan 50.000 kişilik bir ordu kurdu. Zaman içerisinde, savaşın nasıl yürütüleceğine dair Moskovadakiler’le olan anlaşmazlığı ve Kızıl ordudaki kıdemli kurmaylarla olan gerilimi zirve yaptı. Prigojin, Rus ordu yönetimini ele geçirmek ve Putin ile görüşebilmek için bir “Adalet yürüyüşü” başlattı. Bu yürüyüşün suya düşüşü de ölümünü getiren ana etken oldu.
Prigojin belki de böylesine sıra dışı ve zirve döneminde bir paralı asker oluşumu olmaktan çok daha fazlası haline gelen bir organizasyonu kurabilecek tek kişiydi. Şirket bir süreliğine kendine ait karmaşık bir medya düzenine sahip olan ve yer yer Rus ordusundan daha bile etkili olabileceğini gösteren kültürel bir oluşum haline geldi. Ama bu zaman boyunca, kendi özerkliğini kazanma yolundayken bile Rus hükümetinin kaynak tedariğine muhtaçtı. Prigojin’in sıradışı kariyerini mümkün kılan sistemik kargaşa aynı zamanda Wagner’i de mümkün kılan şeydi. Rus hükümetinin tedarik ve koordinasyon alanlarındaki yetersizliği Prigojin’e devlete bile kafa tutabilecek düzeyde derebeyliğini oluşturabilecek alan tanıdı. Rusya’da bu şartlar ilerlemiş durumda olsa da yalnızca Rusya’ya has değildir. Wagnerleşme, Batı’nın da kaderinde yer alabilir.
DİKEY GÜÇ
Savaşın ilk yılında, Prigojin’in mahkûmları askere alışı medyada gündem olmuşken, Rusya’nın cepheye bolca asker gönderen bölgelerinin birinde oturan bir dostumu aradım. Silah altında olan onlarca arkadaşı ve akrabası vardı. Yalnızca birkaç kişi aktif olarak arazide olsa da kalanı bedavaya dövüşecek olan gönüllülerdi, bu onun çevresi için alışıldık bir durumdu.
Bana silah altında olan bazı tanıdıklarının orduyu bırakıp Wagner’e geçiş yapmayı düşündüğünü söyledi. Nedenini sorduğumda ise ekipman, eğitim, erzak gibi Rus ordusunun lojistik ihtiyaçlarını karşılayamamakta meşhur olduğu konularda Wagner’in çok daha iyi olduğunu söyledi. Rus ordusu, beceriksiz personeli ve tutarlı talimatları yutan ve dışarıya tam bir rezillik gösteren makine gibiydi. Wagner’in gayrıresmi ve bireysel yapısı ise şikayetlerin ya Prigojin’in kurmayları ya da şikayetin sahibi tarafından doğrudan halledebilmesini sağlıyordu. Wagner daha iyi ödüyordu ve ordunun aksine ödemeleri hiç geciktirmiyordu.
Wagner gibi bir özel askeri şirketin, Rusya gibi bir yerde başarılı olması kulağa mantıksız gelmiyor. 1990’lardaki karmaşanın ardından ülkenin seçkin kesimi çoğunlukla güç ve kaynak eldesi için elini kirletmekten çekinmeyen girişimcilerden oluşuyordu. Paralı asker şirketleri Batı’da da genellikle emekli askerlerin eserleridir. Wagner’i kuran Prigojin’in ise askeriye ile uzaktan yakından alakası yoktur.
Geriye dönüp bakarsak, askeri geçmişinin olmaması onun lehine işlemiş olabilir. Askeriyenin bir parçası olan insanlar genellikle sivil hayattaki güç konseptine yabancıdırlar, bu da onların yarı özerk özel bir şirketin neler yapabileceği konusundaki hayal güçlerini kısıtlar. ABD’nin yakın tarihindeki en ünlü paralı asker şefi olan Erik Prince, yeteneklerinin Navy Seal dışında daha iyi değerlendirilebileceğini düşünerek askerlik kariyerini sona erdirmiştir.
Prigojin politik güç sahibi olmak, kaynak elde etmek ve Wagner çatısı altında başka projelere yönelebilmek için iş anlayışına güvenmiştir. Bu anlayış, savaşın başlangıcından sonra bünyesindeki kuruculara ve araştırmacılara kira yardımı sağlayan ve devletin savunma sanayisine katkı verme amaçlı bir ‘’start-up kuluçkası’’ olan Wagner Center’ın kuruluşuna da yaramıştır. Bu tesis aynı zamanda sanat sergileri ve Twitch yayıncılarının bulunduğu kültürel bir merkez olsa da, son olaylardan sonraki akıbeti belirsizdir.
Wagner özellikle de kendine kurduğu çok amaçlı karargâhın ardından yalnızca bir paralı asker organizasyonu değil, yarı politik bir organizasyon haline de geldi. Muasır dünyada bu tarz hareketler genelde muhalif bir tavır takınırlar, Roma’nın kalbinde 20 yıldır gecekonducu faaliyetlerde bulunan neofaşist grup Casapound veya spor salonları ve kitaplarıyla, Wagner’in Ukrayna’daki en yakın muadili olan Azov Taburu gibi. Bu organizasyonların uç politik kesimler, askeri çevreler ve alt kültürler için ciddi bir cazibe merkezi olması gibi bir niteliği olsa da, bu aynı zamanda parlamenter oluşumlara dönüştüklerinde başarısız olmalarına neden olan yegâne şeydir.
Prigojin, kendine ait askere alma yolllarına rağmen, ordusunun silahlarını Kremlin’den temin ederek hükümet tarafından destekleniyor olmasına rağmen, kendi özerk gücünü oluşturdu ve büyüttü. Wagnerleşmenin özü de budur: Ondan bağımsız olabilecek kıvama gelene kadar hükümetin kaynaklarını beslenmek ve kurumsal bir vücut bulmak için kullanmak. Wagner, PMC (Private military company yani askeri özel şirket) ön adını bırakıp NGO (nongovernmental organization yani sivil toplum örgütü) kısaltmalarını benimsedi. Bunun nedeniyse medya faaliyetlerini genişleten Wagner’i kültürel alanın da meşru bir parçası kılmaktı. İnsanlar Prigojin’in Rus savaş eforunu eleştiren hırçın mesajlarına, Wagner’in özel reklam filmlerine ve şirketin Suriye’deki faaliyetlerini tanıtırken onları adeta Haçlı Şövalyeleri gibi göstermeye çalışan eşyalarla dolu şehitler tapınağına aşinalık edindiler. Zaten adalet yürüyüşleri başladıktan sonra Rus şehri Rostov’un sakinlerinin onları sevinçle karşılamalarının nedeni de buydu. Hükümet için faydalı olmaları Wagner’i otonom kılan şeydi. Otonom olmak onları popüler ve de tehlikeli yapan şeydi.
Uzak diyarlardaki petrol kuyularını veya madenleri ele geçirirken oluşabilecek iddiaları kolayca savuşturabilmek adına herhangi bir özel askeri şirket kullanılabilse de bu oluşumların gizlilik içeren doğası aynı zamanda onları asıl amaçlarının dışına çıkabilmeye meyilli kılan şeydi (tıpkı istihbarat teşkilatları ve suç örgütleri gibi). Hatta bu örgütler bazen birbirleriyle de kesişebilmektedirler: örneğin Libya’da bir noktada Wagner ve onun Amerikan versiyonu sayılabilecek Blackwater silah temini için görüşme halindelerdi.
Wagner Rusya’da şimdilik etkisiz hale getirilmiş gibi gözükse de Putin ve beraberindekilerin savaşı devam ettirebilmek için Wagner gibilerinin getirdiği alternatif askere alma yöntemlerine ihtiyacı var. Bu, endüstriyel savaşın karmaşık mobilizasyonu, hükümet içerisindeki bürokratik beylikler ile hükümetin hak ve sorumluluklarının kesişmesi ve Rusya’nın batmış olduğu yolsuzluk gibi sebepler nedeniyle bir zorunluluk hale gelmiş durumda. Örneğin, Rus doğalgaz ve petrol devi olan Gazprom’un kendine ait bir güvenlik kolu oluşturduğuna ve bu kolun Ukrayna’da sahada gönüllülerinin olduğuna yönelik haberler var. Bir benzer grup da Rus Uzay Ajansı olan Roskosmos tarafından kurulmuş durumda. Gittikçe zorlaşan görevleri yerine getirmek için devletimsi oluşumlara olan ihtiyaç arttıkça, o oluşumların alacağı şekiller hükümeti tedirginliğe ve denetçiliğe sevk edecek.
Wagner, Putin Rusya’sının şalteri çekilmiş, durgun siyasi atmosferinde yükseldi. Bu koşullar, bağımsız aktörlerin çürümüş ve içi boşaltılmış devlet kurumlarının önüne geçebilmelerine olanak verdi. Ama devlet görevlerinin yarı özerk kurumlara devredilmesi Batı’da fitili ateşlenmiş olan dinamiğin yalnızca karmaşıklaşmış hali.
BALKANLAŞMA DEĞİL WAGNERLEŞME
Yerli kurumların başarısızlığı, ABD’de de gittikçe belirginleşiyor. Hükümetin koordinatif hizmetleri 70’lerden beri düşüşte olsa da okullar, güvenlik ve savunma teknolojileri gibi alanlardaki harcamaları artmaya devam etti. Amerikalılar’ın vergilerinin yarısından fazlası, aldığı paraya göre çok çok sönük bir hizmet sunan sağlık ve sosyal güvenlik kalemlerine harcanıyor. Amerikan ekonomisinin çoğu öyle ya da böyle dole’lardan (işsiz maaşı) köken alır.
İdari ve denetleyici bedeller zamanında ve uygun maliyetli başarıyı önlemekte ve bu durumun tıpkı New Deal’daki (FDR başkanlığı döneminde yürürlüğe konan ve çoğunluğunu ekonomik reformların oluşturduğu program) gibi bir tür yeniden yapılanmayla düzeltilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Zaten bu denli bir politik güce ABD’de hiçbir oluşum sahip değildir. Tıpkı Rusya gibi ABD’nin politik grupları da onlarca yıl öncesinde oluşmuştur.
Hükümetin toplumsal muhalefeti denetleme gücü hiç böylesine yüksek olmamıştı ve oluşturduğu sosyal politikaların ‘’havuç ve sopa’’ veya ‘’dürtme’’ yoluyla kurumsal çevrelere de nüfuz etmesi sıradan bir durum haline geldi. 1970’ler veya ‘50’lerdeki politik şiddet günümüzde yok, iç terör tehditleri bir ulusal güvenlik önceliği olarak nitelendirilse bile. Hükümetin kendi çıkarlarını koruma yönündeki gücü ve başarısı değişmemiş olsa da sağladığı hizmetler geriye gitti.
ABD’de özel sektör uğraşları çoktan oluşmakta. Geleneksel sağlık sistemini bypass eden programlar veya topluluk düzeyinde özel güvenlik gibi projeler lojistik olarak o kadar da zor değil. Günün birinde hükümetten bağımsız oluşumların kendi başlarına eğitim, sağlık ve hatta savunma gibi kompleks ihtiyaçları karşılayabilecekleri düşüncesi hayal edilemez gözükmüyor. Bu gidişat devam ederse, özel bürokratlar ve müteahhitler sabit güç ile iş birliğine gittikleri gibi, bir yandan da hem özerk hem de hükümete yapışık hale gelebilirler.
Yüksek randımanlı toplumlarda girişimciler çalışmalarını oluşmuş kurumlar içerisinde sürdürebilmekte olsalar da devletin gücü para akışının durmasıyla birlikte uyuşuk hale geldikçe, devlet kurumları parapolitik stratejiler için birçok derebeyliğe parçalanıp ‘Balkanlaşıyor’’. Bir ‘’Amerikan Prigojin’’ şimdilik söz konusu olmasa da, ABD için ana soru şudur: Bu akışı yönetebilme gücü kimde var?
Şu anda ABD politik ikliminde Wagnerleşme emaresi olarak görülebilecek iki vektör mevcut: hevesli bir girişimci ve hukukun üstünlüğünü yerine getirmekle görevli bir kurumsal ağ.
Soğuk savaştan sonra, genellikle hükümet tarafından desteklenen laboratuvarlardan çıkan teknolojik inovasyon özel sektöre doğru kaymaya başladı. ABD’de ulusal güvenliği yakından ilgilendiren yeni teknolojik gelişmelerin birçoğu start-up şirketlerden geldi. Bu da bu şirketlerin arkasındaki insanların bazen hiç de cüzi olmayan bir şekilde hükümetin önüne geçebildiğini gösterir. Elon Musk’ın Starlink uydusunu Ukrayna’da konuşlandırması bunun güncel bir örneğidir. Musk’ın uydu ağı Ukrayna ordusuna güvenilir iletişim sağlayarak savaşmalarını mümkün kılsa da uydunun kullanımı Musk’ın iki dudağının arasında. ABD hükümeti de benzer imkanları olmadığı için Musk’ın dış politika tercihlerine uymak zorunda kalıyor. Bunun bir örneği, Musk’ın, Ukrayna’nın gerçekleştirebilmek için muhtaç olduğu Starlink’i Kırım saldırısında kullanıma açmamasıdır.
Musk gibi figürlerin bu tarz eylemlerini gerçekleştirirken sahip olduğu huylar birbirine benzemekte: devlete karşı olan kopukluk ve o kopuklukla birleşen öz ideolojik görüşler. Böyle insanlar, aç gözlülük tarafından motive edildikleri sürece her şeyi dahası için para yakmak olarak görürler. Bu durumda da, bireyler ve kurumlar devlet veya devletin içindeki ilgili kesimlerin piyonu görevini üstlenebilirler.
Trump yönetimi 2019 senesinde ABD ordusunu Suriye’den çekme kararını duyurduğunda bu, bölgedeki Rus ve İran etkisini kırma görevini üstlenmiş ABD Dışişleri Bakanlığı’nda infial yarattı. Trump’ın bu kararının etrafından dolaşmak için bakanlık, Amerikalı madencilere Suriye’deki petrol yataklarını işleyebilme yetkisini verdiler. Böylece bölgedeki sermaye varlığı sayesinde ordunun varlığı da meşru kılınmış olacaktı. Amerikan dış politikasının, hükümet içerisindeki birbirinden ayrı güç odaklarının kavga zemini olduğu böylece anlaşılmış oldu. İşin sonunda madenciler, Washington yönetimindeki değişiklikler sonucu başarısız oldular.
ABD hükümetinin kriz anlarında iç haberleşme ve politika konusunda zorlandığı da görülmüş bir durum. Örneğin 2020 yılında bazı şehirler, göç yasaları konusunda federal hükümete uymayacaklarını ilan ettiklerinde karşı hamle olarak Trump yönetimi, göçmen cenneti halindeki bazı şehirlerdeki baskıyı arttırmak için BORTAC’ı –ağır silahlı bir müdahale ekibi– görevlendirdi. Bunu, daha bile politize hamleler takip etti. O yıl, Black Lives Matter protestolarında Portland federal mahkemesinin kuşatıldığında, BORTAC birimlerine kendilerini tanıtma gereği olmaksızın isyancıları o dönem kapasitesi tamamen dolmuş olan yerel polise teslim etmek üzere tutuklama yetkisi verilmişti. Şehrin belediye başkanı Oregon’a sınır güvenliği birimlerinin konuşlandırılmasını hukuk dışı bir eylem olarak nitelendirse de bunun bir önemi yoktu çünkü ortada halledilmesi gereken bir acil durum vardı. Buzun üstünde, federal bir binayı korumak veya gözetlemek için federal bir birimin görevlendirilmesi gayet meşru gözükse de buzdağının görünmeyen kısmında bu tarz olayların her biri ABD hükümetindeki üniter ayrışımları ve tutarsızlıkları gözler önüne seriyor. Böyle acil durumlar neredeyse her zaman politik olarak kutuplaşmış durumda olduklarından, hükümetin farklı birimleri arasındaki –tam da ortak mesajlaşma ve hareket etmenin önemli olduğu anlarda– çatlakları gözler önüne seriyor. Özellikle de disiplindeki kesintiler meydana geldiğinde ve bunların nispeten yaptırımsız kalması gelecekte bu tarz olayların devam edeceğini bizlere gösteriyor.
Eğer bu dinamikler devam ederse, adeta bir yamalı bohça oluşacak: birbirinden ayrık kurumlar ve bu kurumların bünyesindeki güçlü, kendi amaç ve stratejilerini kovalayan insanlar. İşte bu koşullar, Amerikan Wagnerleşmesini doğurabilecek cinsten koşullar. Bu senaryoda, politik patronaj ve o güçlü patronlar arasındaki ilişkiler daha önemli ve hükümetçe –yasal sınırların bile ötesinde olacak şekilde– daha çok benimsenmiş olacak. Wagner’den örnek vermek gerekirse, Prigojin ve Putin arasındaki ikili ilişki, özel askeri şirketleri yasaklayan Rus anayasasından daha önemliydi.
Böyle bir atmosferde, farklı kesimler arasındaki mücadeleler sivil bir süreçten ziyade bir tür çete savaşını andıracak ve kamu ile kamu dışı kurumlar arasındaki keskin ayrım ortadan kalkmış olacak. Güç sahiplerinin ilgileri ve amaçları, ifade edildikleri kurumun kendisinden çok daha önemli hale gelecek ve daha önceden politik aksiyonları meşru kılmak için önemli görülen, çoğunluğun iyiliği ve kamu faydası gibi faktörler ortadan kalkacak. Bu dinamik, gücün modern bir devletin asla kaldıramayacağı boyutta duru ve kişisel olduğu adeta yarı feodal bir dinamiktir.
Wagnerleşmiş kurumlar sokağa insan yığabilir, rüşvet veya propaganda yoluyla gizli politik gücü elde edebilir ve kendilerine ait gördükleri bölgeleri kendi kurallarınca yönetebilirler. Bu koşullarda en uygun strateji politik arbitrajdır: kamu-özel ayrımını yıkmak pahasına bile olsa olağan sorunlara olağandışı çözümler üretmek. Bu grupların sahip olduğu servet de politik güçlerinin bir tezahürüdür.
Politik stagflasyon yaşamaktansa belirli bir miktar Wagnerleşme Amerikan politik kültürü için daha yararlı olabilir. Prigojin’in adalet yürüyüşü arzu edilebilir son olmamakla beraber mümkün olan tek son da değil. Politik derebeylikleri devletlerin agresif bir şekilde kurumsal yenilenmeye gittikleri dönemlerde de ortaya çıkabilirler: Franklin Delano Roosevelt yılları Vannevar Bush’un Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Bürosu’na hâkim oluşuna sahne olmuş, böylece Manhattan projesi gibi işler ortaya konabilmiştir.
Bulunduğumuz aşamada Wagnerleşme kurulu bir gerçek olmaktan ziyade politikanın geleceğine dair erken bir hipotez konumundadır. Ama Amerika’nın somut toplumsal vücudunun yeniden ‘’boşanmasından’’ –ikinci bir İç Savaştan– ve toprak balkanlaşmasından daha gerçekçi bir ihtimal olarak masada durmaktadır. Amerikan hükümeti kutuplaşmış ve örgütsel olarak işlevini bir nebze yitirmiş olsa da, bir rejim olarak halen olağanüstü bir güce sahip ve gerçekçi bir rakibi bulunmamaktadır. Böyle bir ortamda resmi ayrılıklar, büyük çaplı çatışmalar ve hatta topyekûn reformdan ziyade güç ve kontrol alanları yaratmak daha faydalı bir stratejidir. Bu strateji ise Wagnerleşme sürecini teşvik edecektir.
Güçlü kurumları kontrol eden, emrinde kalabalık bir insan grubu olan insanlar kendi ideolojik öykülerinin peşinden gitmeye meyillidirler, Prigojin bu yolculuğa medya yoluyla başlamıştır. Wagnerleşme, sivil düzendeki binlerce minyatür şekillenmedir. Ama Prigojin örneğinin de gösterdiği gibi: hükümet benzeri yeniyetme oluşumların kendilerini yaratan liderliğe karşı özgün bir zafiyeti vardır. Tıpkı gerçek star-tup’lar gibi bütün politik grupların kaderi onu yöneten liderin cesareti, uzlaşılabilirliği ve kendilerine olan güvenlerinin aşırılığı üzerinden belirlenir. Kumar, doğru olduğunda muazzam kazanımlar getirebileceği gibi yanlış olduğunda da topyekûn yıkıma neden olabilir.
Yazar: Alexander Gelland
Çevirmen: Cenk Çalışkan
Editör: Fahri Sağyürek