“En ufak kötülük bile başıboş bırakıldığında, devasa boyutlara ulaşır.”
-Genç Plinius
Bedenler yerine Cesetler:
Zihnin ve bedenin ayrışması ütopik bir projenin değil, zihni bedenin dışında olarak tasavvur eden, ciddi etkileri olan marjinal varsayımların bir sonucudur. Beden yedek parçadır. Beden bir ayak bağı, engel; bakımı yapılacak, beslenecek ve bazen de uyutulması gereken başka bir derttir, beden bir yüktür. Beden daha eşitlikçi ve demokratik bir toplum önünde bir bariyerdir. Beden; varlığımızın metastazıdır. Transhümanizmle birleşen determinizm, bedeni hatalı bir şekilde; içinde yaşanan düzeltilmesi veya geliştirilmesi gereken bir parça olarak değil ortadan kaldırılması gereken bir engel olarak görmeye başladı.
Spiritüel materyalizm, çağdaşlarımızı açıkça fiziksel tecrübeleri soyut olanlardan ayırmaya itti. Zihin yalnızca düşünür ancak hissetmez. Bedenler ise yalnızca cesettir, işlevlerini yerine getirirler fakat canlı değillerdir. Bu neden mevcut inovasyonların neden elimizde kalan birkaç hücreyi ‘stimüle’ etmek için geliştirildiğini açıklar.
Tüm bedenler içinde en az sevilen vücudun kadınlarınki olduğunu söyleyebilirim. Hamile kadın tatsız bir ev işi gibidir. Silikon Vadisi’ndeki dehalar için hiçbir şey dokuz aylık hamile, vücudunu doğuma hazırlayan ve yine vücudunu çocuğuna yuva yapmak için koruyan bir kadından daha sıkıcı değildir.
Onlar, hamile bir kadını şefkat, nezaket ve öz verinin vücut bulmuş hali olarak görmüyorlar. Hamile kadına duyulan sembolik ya da mecazi bir saygı yok. Hamile bir kadını üretim kaybı olarak görüyorlar. Onlara göre evsizlerin karanlıkta öldüğü, gençlerin borç içinde boğulduğu dinamik ve göz alıcı ekonomimizde hamile kalmak çok pahalıya mal oluyor. Daha az pahalı ve daha etkin cesetleri tercih ediyorlar. Hakikaten de hamile kadın; mobil bir yuva, zaman ve para kaybıyla eş anlamlı. Hamile bir kadın, insanlık durumu tartışmalarının ve tarihin dışında olduğu için transhümanist ilerlemenin antitezidir fakat ideolojik savaşların merkezi, tutkulu distopik fütüristlerin denizinde ise değiştirilebilir bir piyondur.
“Gelecek olan varlık her ne ise odur.”
― Giorgio Agamben, The Coming Community
Biyogüç ve yeni ayrıcalıklı sınıf:
Bilimcilik ve ilerlemeciliğin düzeninde bedenler beslememiz gereken bir grup hücreden başka hiçbir anlam ifade etmemektedir. İdeal olan; kendimize, bedenlerimize olan bağlılığı nihai olarak sonlandırmak olacaktır.
Prematüre bebeklere bakmak için yaratılan yapay rahimleri güdüleyen o asil fikir, hayatları kurtarmaktı. Fakat her haklı ve iyi amaçta olduğu gibi kötülüğün cazibesi büyüdü ve yapay rahimler, özellikle çalışıp hayatlarını kazanmak zorunda olan kadınlar için, bedenini özgürleştirmek için ticarileştirecek bir sonraki ‘şey’ olarak kabul edildi. Çıkarcı amaçlara mahkum olacak ve hamileliğin keyfini tecrübe edemeyecekler.
Hiçbir kadın ebedi esaretine ara veremez. Kadının emeği, onun biyolojik tecrübelerinden ya da annelik dönüşümünden çok daha önemlidir. Yalnızca hamile olmayı karşılayabilenler bedensel bir varoluşun tadını çıkarmasına izin verilecek. Yalnızca parasını ödeyebilenler beden ve zihin ayrışmasından kaçabilecekler.
Kadınları, bedenleriyle ilgili herhangi bir şeyden zevk alma arzusundan mahrum edebilecekken neden hamileliklerini huzur içinde geçirmeleri için normları değiştirelim ki? Birkaç dolar daha kazanma uğruna plastik bir poşet alıp acı içinde bebeklerinin büyümelerini izlemeleri varken; neden kadınlar çalışıp itibarlarını korusunlar diye kültürel olarak kabul edilmiş ekonomik köleliği sonlandıralım ki? Her şeyi daha da kötüleştirebilecekken ve bundan kar edebilecekken neden daha iyi bir şey yapalım ki? Neden cehennemi düşlemek daha kolayken cenneti düşleyelim?
Ahlaki değerlerin yeniden tesisini isteyenler, bizi yabancılaştıran teknolojik gelişmelerin kullanımına karşı çıkanlar sıklıkla asıl noktayı kaçırıyor. Sorun çok daha karışık, mantığa aykırı ve rahatsız edici. Asıl mesele, ideallerinde ilerlemek için başkalarının biyolojik mahremini ihlal etme konusunda rahat olan bir nesil yaratmış olmamız. Vücutlarımızın, zihnimizin bize ait olmadığı; ‘bir şeye’, değişen ve politik akışkan ‘bir şeye’ ait olduğu açık bir politik adlandırma, bir yanılsama var.
Yapay rahimler biyogüç yarışının bir manifestosudur; bir kere ticarileştikten sonra, bunu kullanmaya ve silaha dönüştürmeye yönelik aşağılık arzulara direnmek imkansız olacaktır. Bundan sonra yaşam formları arasındaki ayrımları bilen, gerçek tiranlığın yaşamın biyolojik olana indirilmesi olarak gören Agamben’e tutunma lüksüne sahip olmayacağız. 21. yüzyıl esas olarak biyolojilerini geri kazanan bireylerden oluşacak. 21. yüzyıl, hala insan olan ve insan kalmak isteyen asilerin yüzyılı olacak.
Çeviri: Kaan İhsan AKSOY
Metnin orijinali: