Akademinin sola kayışının en iyi örneği 1989-90’dan 2013-14’e kendini aşırı sol liberal ve aşırı sağ muhafazakar olarak tanımlayan akademisyenlerin oranını gösteren bu grafiktir. Tüm veriler aynı uzun-süreli anketten geliyor; sol eğilimi gerçek, bu değişimin metodoloji değişiminden kaynaklandığını öne sürmek için pek bir neden yok. (Son verilerden haberdar olmasam da koyu mavi çizginin şimdi daha yüksek olması akla yatkın.)
Akademinin sola kaymasının en büyük nedenleri sosyal homofili (muhafazakarların, pek fazla muhafazakarın olmadığı bir mesleğe girmek istememesi); politik tipleme (muhafazakarlar, akademik bir kariyerin “kendileri için uygun olmadığını” düşünüyorlar, tıpkı bazı kadınların inşaat alanındaki bir kariyerin “kendileri için olmadığını” düşünmesi gibi); ve ayrımcılık (muhafazakarların işe alma, araştırma ve finansman konularında ayrımcılığa uğraması) olduğundan şüpheleniyorum.
Yine de akademideki sola yönelimin ve özellikle Woke aktivizminin yükselişinin bir diğer önemli sebebi ise kadınların bu kurumlara olan akınıdır. Not edelim ki burada açıklamaya çalıştığım olgu kısmen dışsaldır. Akademi oldukça sol görüşlü olduğu için daha fazla kadın akademiye girmiş olsa da (sol görüşlü kişiler cinsiyet eşitliği konusuna daha fazla eğilimliler.), bu akın aynı zamanda toplumdaki kadınların büyük oranda yararına olan genel fırsat artışından kaynaklandı.
Bu arada, neredeyse tamamen ABD'ye odaklanıyorum çünkü Büyük Wokelanma'nın çıkış yeri orası ve ilgili verilerin çoğu oradan geliyor. Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi'ne göre, 1987'de %33’ünü kadınların oluşturduğu “diploma garantisi vaat eden ikincil öğretim veren bu fakültelerde” kadınların yüzdesi 2018'de %50'ye yükseldi. Not: '%50 rakamı tam zamanlı çalışmayla birlikte yarı zamanlı çalışmayı da kapsar ve öğretim üyelerinin aralarındaki kıdem farklarını da maskeler. Örneğin, hala kadın profesörlerin iki katı kadar erkek profesör var. Yine de, akademide eskisinden çok daha fazla kadın olduğu açık.
Öyleyse, kadınların akademiye akını neden akademinin sola kaymasına ve özellikle Woke aktivizminin yükselişine sebep oldu? Psikolog Cory Clark'ın belirttiği gibi, kadınlar erkeklere göre ifade özgürlüğünü daha az sempatik buluyor ve sansürü sürekli olarak daha fazla destekliyor. Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlar nefret söyleminin şiddet olduğunu; bir konuşmacıyı susturmanın kabul edilebilir olduğunu; tartışmalı bilimsel bulguların sansürlenmesi gerektiğini; insanların kullandıkları dil konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğini; ve azınlıklar hakkında rahatsız edici şeyler söylemenin yasa dışı olması gerektiğini düşünüyorlar.
Clark, benim de ikna edici bulduğum şekilde, bunun, kadınların zarar görme ve çatışmadan kaçınma isteğinde yattığını iddia ediyor. Çeşitli konuşma biçimlerini savunmasız gruplara zararlı olarak yorumluyorlar ve bu nedenle onları sansürlemek istiyorlar. Bu cinsiyet farklılıklarının kültürler arasında evrensel olup olmadığı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Kadınların zarar görmeye ve çatışmaya karşı daha isteksiz olması, evrimsel bir bakış açısından kesinlikle mantıklı olacaktır, ancak bu, farklılıkların kesin olarak bağlantılı olduğu anlamına gelmez. Değişen çoğu özellikte olduğu gibi, hem genetik hem de çevresel bir bileşen olduğundan şüpheleniyorum ve bunun sebebi ne olursa olsun, kadınların zarardan ve çatışmadan kaçınma isteği, en azından yalnızca Amerika Birleşik Devletleri'nde değil, birçok WEIRD (Batılı, Eğitimli, Endüstrileşmiş, Zengin, Demokratik ülkeler) ülkesinde görülen bir fenomen.
Clark, kadınların zarar görmekten ve çatışmadan kaçınmasının akademi için derin etkileri olduğunu fark eden tek bilim insanı değil. Arnold Kling, psikolog Joyce Benenson'ın çalışmasından yararlanarak şunları belirtiyor: "Kadınların, kendi sağlıklarını ve çocuklarının sağlığını korumak için iyi işleyen bir sosyal stratejisi vardır: güvenliği öncelik yap, ilişkisiz kadınların statüsünü gizlice baltala ve rakiplerinle uzlaşmak yerine onları gruptan uzaklaştır.” Bu, daha önce erkek egemen alanlara çok sayıda kadının eklenmesinin, bu alanların kültürlerinin kadın eğilimleriyle daha tutarlı hale getirildiğini tahmin etmemize yol açıyor. Kling, eski kültürün açık tartışmaya değer verdiğini, yeni kültürün tehlikeli olarak gördüğü konuşmayı kısıtlamaya çalıştığını belirtiyor.
Ortalamada kadınların ifade özgürlüğüne daha az değer verdiğini ve sansüre daha yatkın olduğunu biliyoruz. Bunun akademi kültürünü değiştirdiğine dair daha spesifik bir kanıt var mı? Evet, bu makalenin geri kalanında açıklayacağım gibi.
İlk olarak , kadınlar genellikle sol aktivizm için bir araçtan biraz daha fazlası olan Şikayet Çalışmalarında1 (yani Cinsiyet Çalışmaları ve Eleştirel Irk Teorisi gibi disiplinlerde) orantısız bir şekilde temsil edilmektedir. Aşağıdaki tablo, farklı beşeri bilimler disiplinlerinde kadınlara verilen lisans diplomalarının oranını göstermektedir. En üstteki açık yeşil çizgiye dikkat edin: "Etnik, Cinsiyet ve Kültürel Çalışmalar" alanında lisans diplomalarının neredeyse %80'i kadınlara verilmektedir.
Bir sonraki grafik, doktora diplomaları için aynı trendi göstermektedir. Bir kez daha, en üstteki açık yeşil çizgiye dikkat edin: "Kültürel, Etnik ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları" alanındaki doktora diplomalarının yaklaşık %65'i kadınlara verilmektedir - diğer tüm alanlardaki etkinliklerinden yüksek bir yüzde. (Not: Kadınlar ayrıca, Şikayet Çalışmalarından açıkça daha titiz olan biyomedikal biliminde orantısız bir şekilde temsil edilmektedir; ancak o da giderek daha fazla Woke olmaya başladı.)
Yukarıda bahsettiğim gibi, akademide ciddi bir sol asimetrisi var. İlginç bir şekilde, bu asimetri erkek akademisyenlere göre kadın akademisyenler arasında daha belirgin. 2016 tarihli bir makalede Mitchell Langbert ve meslektaşları, yaklaşık 4.000 ABD akademisyeninin seçmen kayıt verilerini analiz etti. Aşağıdaki tablonun gösterdiği gibi, Demokratların, Cumhuriyetçilere oranı erkeklerde sadece 9:1 iken, kadınlarda bu oran neredeyse 25:1. Bu verileri özetlemenin alternatif bir yolu, erkek akademisyenlerin %10'u Cumhuriyetçi iken, kadın akademisyenlerin %4'ünden azının Cumhuriyetçi olduğu.
Mark Horowitz ve meslektaşları sayesinde, en sol eğilimli iki disiplin olan sosyoloji ve antropolojinin durumu hakkında ayrıntılı anketlere sahibiz. Aşağıdaki tablo, çeşitli maddelere katılan ve katılmayan (479 kişilik bir örneklem) erkek ve kadın sosyologların oranını göstermektedir. Erkeklere kıyasla kadınların “Sosyoloji hem bilimsel hem de ahlaki bir alan olmalı” ve “Sosyoloji zulmü analiz etmeli ve aşmalı” fikirlerine katılma olasılıkları daha yüksek. “Daha fazla siyasi muhafazakar disipline fayda sağlar” ve “Objektiflik için tarafgirlik ve araştırmacılık ayrı olmalıdır” deme oranları daha düşük.
Peki ya antropoloji? Bir sonraki tablo, 301 kişilik örneklemden çeşitli maddelere katılan ve katılmayan erkek antropologlara karşı kadın antropologların oranını göstermektedir. Erkeklere kıyasla, kadınların “Bilim bilmenin sadece bir yolu” ve “Postmodern teorilerin önemli katkıları” olduğu fikirlerine inanma olasılıkları daha yüksek. “Alanın bilim dışı tutumlar tarafından baltalandığını” ve “tarafgirlik ve saha çalışmalarının objektiflik için ayrı tutulmalı” fikrine inanma olasılıkları daha düşük.
Son olarak, bu konuya Eric Kaufmann'ın CSPI için hazırladığı devasa raporunda sunduğu kanıtlardan gelen destek var. Kaufmann, lisansüstü öğrenciler ve akademisyenler üzerinde yapılan birkaç farklı anketten elde edilen verileri derledi. Kadınların işten çıkarma kampanyalarını destekleme, muhafazakarlara karşı ayrımcılık yapma ve okuma listeleri için çeşitlilik kotalarını destekleme olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldu. Kadınlar genel olarak önemli ölçüde daha fazla sol görüşlere inanıyorlar. Kaufmann'dan alıntı yapmak gerekirse: "Eğer kadınların payı artarsa, iç kanaat dengesinin akademik özgürlük yerine duygusal güvenlik yönünde olacağını beklemeliyiz."
Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlar daha az ifade özgürlüğü ve daha fazla sansür yanlısı. Akademide solcu aktivizme daha yatkınlar ve objektif soruşturma eğilimleri düşük. Irk ve Cinsiyet Çalışmaları gibi disiplinlerde orantısız bir şekilde temsil ediliyorlar. Tabii ki, tüm kadınların böyle olmadığını not etmek de önemlidir! Sadece ortalamada görünen bir trendden bahsediyorum: bazı erkekler çoğu kadından daha sansür yanlısı; ve bazı kadınlar erkeklerin büyük çoğunluğuna göre daha ifade özgürlüğü yanlısı. Bununla birlikte, farklılıklar mevcut, en azından Anglosfer'de.
Bu nedenle, son otuz yılda akademiye kadın akınının akademinin sola kaymasına ve özellikle Woke aktivizminin yükselişine katkıda bulunması akla yatkın. Bir raddeye kadar kadınların akademiye girişi, akademinin sola kaymasına katkıda bulundu. Bu fenomen Büyük Wokelanma'nın önemli etkenlerinden biri kabul edilebilir.
Metnin orijinali:
Çeviri: Nur Dönmez, Kaan İhsan AKSOY
Grievance Studies